ARAZİDE KARAVANDA YAŞAMAK
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
Aldığımız arazide yapılacak işler olunca, karavan içinde yaşayacağımız günler de başladı.
Size buradaki yaşamımızı fotoğraflarla anlatmaya çalışayım biraz.
Sabah kahvemi yatakta içmeye bayılıyorum.
Bir arkadaşımız bu palamut ağaçları üzerindeki sarı şeylerin ökse otu olduğunu söyledi, doğru mu bilmiyorum?
İşte burada karşılaştığım hayvanlardan bazıları; ( yüzlerce kuş ve böcekler de var tabii ki)
İki köyün arasında yer alıyor arazimiz. Ekmek, sigara gibi temel ihtiyaç maddelerimiz için yürüyoruz. Bazen birine 750 mt., bazen de diğerine 1,5 km.
Buralarda hafta sonu tatili pazar günü değil cuma . Cuma günü pazar kuruluyor ve kimse çalışmıyor. Kimi mal almaya gidiyor pazara, kimi de malını satmaya. Tarlamızın tam karşısında bir çeşme var. Yani su sıkıntısı çekmiyoruz.
Bu çeşme bize Allah’ın bir lütfu gibi.
Bulaşığımızı, çamaşırımızı burada yıkıyoruz. Karavanın suyunu buradan dolduruyoruz. Hatta içiyoruz.
Bazen giyinip köydeki komşularımıza kahvaltıya gidiyoruz. Çok misafirperverler buralarda.
Her köyde okul yok Kozak’ ta. Sabahları bir otobüs köy köy dolaşarak çocukları topluyor ve bucaktaki ilkokula götürüyor. Bu yüzden köylerdeki eski okullar boş. Gördüğünüz gibi çamaşır asmışlar bahçesine.
Temizlik de yapıyoruz. Karavan çok hızlı dağılan, aynı zamanda da çok hızlı toplanan bir yer.
Karavanda yaşarken, aslında hayatta ne kadar az şeye ihtiyacımız olduğunu çok daha iyi anladım ben. Elimden geldiğince yaşamımı basitleştirmeye çalışıyorum. Evde de ancak çok ihtiyaç duyduğum bir şeyi satın alıyorum, gereksiz olduğunu düşündüğüm her şeyi yaşamımdan çıkarıyorum.
Camlarımızdan baktığımız zaman yemyeşil huzur veren bir manzara görüyoruz her gün.
Bishop’ un günleri de çok hareketli geçiyor. Bütün gün deliler gibi koşturuyor, hala yoldan geçen ineklere alışamadı, ama çok yaklaşmaması gerektiğini de anladı. Akşamları ise yattığı yeri bilmiyor.
Yemekler yapıyoruz. Çamaşır yıkıyoruz.
Çok sevdiğimiz dostlarımızı ağırlıyoruz sıklıkla..
Hava soğuksa içeride, yoksa dışarıda uzanıp keyif yapıyoruz, kitap okuyoruz, film seyrediyoruz.
Gündüzleri güneş olsa da akşamları soğuk oluyor. Kor gibi, büyüleyici ateşler yakıyoruz.
Sağlığa ve mutluluğa kadeh kaldırıp, sahip olduklarımız için şükrederiz.
Bazen de bize sürpriz olur. Oğlumuz ve gelinimiz çıkıp gelir aniden. Hayatımızı ışıldatırlar.
Arazide yapılan işlerin başında dururken, günlerimiz bu şekilde akıp gidiyor işte. Sakin, huzurlu ve mutlu.
Sonra sabah, kuş cıvıltıları arasında güneş doğuyor ve yaşam yeniden akmaya başlıyor.