BAHÇEDEN SOFRAYA

Yaz başında sebze bahçesini ilk yaptığımızda, “umarım her şey yolunda gider ve bol bol ürün alırız” demiştim.

Hatta Dilek adında bir arkadaşım, bize bu konu ile ilgili çok zarif bir not yollamıştı.

 

Saatine denk gelmiş, gerçekten de düşündüğümüzden çok fazla sebzeye kavuştuk.

İlk önce her şey çok heyecanlıydı. İlk domatesler, ilk marullar, ilk patlıcanlar, ilk salatalıklar, ilk biberler. Kopartmaya bile kıyamıyordum.

                      

 

   

 

Fakat zaman geçtikçe her şey Kanada hakkındaki fıkraya döndü. “Hani ilk başta her yerin karla kaplı olmasına bayılan göçmen” hikayesi gibi.

 

Benim Fransa’ da yaşayan ve  kendi  bahçesinde yiyeceğini üreten bir kuzenim var. Hiç bir zaman yaz aylarında Türkiye’ ye gelemezler. Hep bahçede işleri vardır, devamlı turşu, konserve gibi işlerle uğraşır.

Zamanında ” canım ne var ki, hepsini de kullanmak zorunda değil” diye düşündüğüm kuzenimin önünde saygıyla eğiliyorum şimdi.

Kazın ayağı hiç de öyle değilmiş.

Öncelikle kıyamıyorsun diktiklerinin heba olmasına.

Bir süre sonra çiftlikteki durum, şu hali aldı.

Bahçe bizim, değil tüketmek, topladığımızdan bile daha hızlı üretmeye başladı.(Bunda bizimde, bahçe için çok büyük bir alan ayırmamızın etkisi var tabii ki- ne de olsa ilk defa çiftçilik yapıyoruz-)

 

   

 

 

     

 

Bu durum karşısında benim ağır işçi olarak mutfak günlerim de başlamış oldu.

Adeta bahçe ile aramızda bir savaş başladı. O sebzeleri ürettikçe, ben ondan daha hızlı bir şekilde değerlendirme mücadelesine başladım.

Artık mutfak ve internet arasında mekik dokuyordum. Bilmediğim her şeyi öğrenmeye çalışıyordum. Tek bir amacım vardı.

Neyi, nasıl saklarım?

 

                     

 

           

 

                              

 

Yüzlerce, etli ve zeytinyağlı dolma, mücver, patlıcanlı börek içi, karnıyarık, patlıcan salatası, her çeşit kızartma, börülce, zeytinyağlı fasulye, balkabağı pişirdim. Kavanozlarca biber turşusu, ekşi-tatlı kabak turşusu, salatalık turşusu kurdum.

Hepsi ambalajlanıp deep freeze de yerini aldı.

Tüm bu pişirme çabama, tanıdığım ulaşabildiğim, evime gelen herkese dağıtmama rağmen, sebze bahçemiz bu savaştan galip çıktı.

Sonunda pes eden ben oldum.

Ama Terra Nova da artık adına yaraşır bir çiftlik olduğunu gösterdi.

 

 

Bu arada dikkat ettiyseniz, domateslerden hiç bahsetmedim bile.

Onların hikayesini de  başka bir yazıya bıraktım.

 

 

 

 

 

 

E-bültene Abone Ol Merak etmeyin. Spam yapmayacağız.

Yazar

Gönül Gökalp

İlgili Yazılar

2 yorum

MaşaalLah bayağı bereketli olmuş kolay gelsin.

Cevapla

Çok teşekkürler

Cevapla

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

Hızlı yorum için giriş yapın.

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

Başka Yazı Yok

Kayıt Ol

VEYA

Zaten üye misiniz? Giriş Yap

Giriş Yap

VEYA

Henüz üyeliğiniz yok mu? Kayıt Ol

close

Bültene Kayıt Ol

About Us

Lorem Ipsum is simply dummy text of the printing and typesetting industry. Lorem Ipsum has been the industry’s standard dummy text ever since the 1500s, when an unknown printer took a galley of type and scrambled it to make a type specimen book.

It has survived not only five centuries, but also the leap into electronic typesetting, remaining essentially unchanged.