GÜÇLÜ KADINLAR

“Güçlü kadın” kavramının benim için ne ifade ettiği, yaş aldıkça değişti.

Gençken, iyi eğitim görmüş, kendi parasını kazanan, kariyer basamaklarının en tepelerindeki kadınları düşünürdüm. Ama zaman geçtikçe, yaşadıkça, durumun o kadar kolay açıklanamadığını gördüm.

Etrafımda bazı iyi eğitimli, finansal açıdan kendine yeten kadınların, kocalarından dayak yediğini gerçeği ile karşılaştım, ya da bazı kadınların kocalarına danışmadan hiç bir karar veremediklerini fark ettim, veya yaşamlarını hayal kırıklığı içinde, anti depresanlar ile devam ettirdiklerini öğrendim.

Bu durum yıllar için de “güçlü kadın kimdir” sorusuna tekrar bir cevap aramaya itti beni.

Etrafımda gördüklerim, yaşanan olaylar, okuduklarım, dinlediklerim üzerine düşününce vardığım yer:

Her durum ve şartta, yaşamla başa çıkan, asla pes etmeyen, hayatın getirdiği zorlukları ve engelleri sürekli şikayet etmeden yaşayan, mutlu olmasını bilen kadınlar, gerçekten GÜÇLÜ KADINLAR.

Bugün size, annemden bahsetmek istiyorum.

Annem, enstitü mezunu, çok iyi dikiş diken, benim ilk hatırladığım yıllarda Vakko’ da çalışan bir anneydi. Daha sonraları evden dikiş dikmeye yıllarca devam etti.

Çok güzel yemek yapar, belki bütün enstitü mezunları gibi kendi kozmetik malzemelerini üretir ve çok güzel bir kadın olduğu gibi, çok da güzel giyinirdi. Ama ben Onun hem çok narin, hem de çok kırılgan olduğunu düşünürdüm o zamanlar. İçimde hep annemi koruma isteği uyanırdı.

 

Bizim evimiz herkesin evinden farklıydı. Annem az bir bütçe ile evin dekorasyonunu değiştirir, boya yapar, rengarenk yastıklar, perdeler dikerek evimizi, o yıllarda sıradan evlerden farklı kılardı. Sanırım ben de bu yeteneğimi annemden aldım.

Okul aile birliğinde çalışır, evde sürekli yatıya kalan bütün arkadaşlarımızı hiç şikayet etmeden ağırlar, sırdaşımız olur, evde mutsuzluk olmasına asla izin vermezdi.

Arkadaşlarımızın bizi çok kıskandıklarını hatırlıyorum o yıllardan.

Babam ile birlikte bize muhteşem bir çocukluk armağan eden annem, ne yazık ki 55 yaşında bir beyin kanaması geçirdi.

Aylarca hastanede yattı, hayatından ümit kesildiği bir anda, 4 aydan sonra hayata döndü.

Ama artık sol tarafı felçliydi.

3 ay bir rehabilitasyon merkezinde kaldı. Kendi başına soyunup giyinmesini, yemek yemesini öğrendi.

Aylar süren fizyoterapi acılarına katlandı.

O hastanede yatarken, kardeşimle biz, O’nun bütün gardırobunu baştan aşağı yeniledik. O güzelim döpiyeslerini, elbiseleri ile aynı kumaştan yaptırdığı ayakkabılarını, kalem eteklerini, her şeyini, görüp üzülmesin diye kaldırdık.

Yeni yaşamı için, durumuna uygun spor ayakkabılar, pantolonlar, tunikler ile doldurduk dolabını.

Eve döndüğünde, durumundan hiç şikayet etmedi. Yeni kıyafetlerini hevesle denedi, kucağına koyduğu aynasında makyajını her zaman ki gibi yaptı, zamanla kızı gibi olacak yardımcısı ile sosyal hayatına aynı şekilde devam etti, Seyahate de gitti, denize de girdi.

 

71 yaşında ölene kadar, 2 beyin kanaması, 1 mide kanaması ve bir kalp krizi daha geçirdi.

Konuşma merkezinde oluşan kanamadan sonra, konuşma terapisi gördü. Kendine geldiğinde ilk istediği şey okey oynamaktı.

Şimdi bana söyler misiniz hayatımda gördüğüm en güçlü kadın, annem değilse kimdir?

 

 

 

E-bültene Abone Ol Merak etmeyin. Spam yapmayacağız.

Yazar

Gönül Gökalp

İlgili Yazılar

2 yorum

Çok güzel anlatmışsın… Nur içinde yatsın.

Yanıtla

Gözlerim dolarak okudum..mukemmel bir yaşama sevinci..

Yanıtla

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Login for fast comment.

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

No More Posts

Register

OR

Do you already have an account? Login

Login

OR

Do not you have an account yet? Register

close

Bültene Kayıt Ol

About Us

Lorem Ipsum is simply dummy text of the printing and typesetting industry. Lorem Ipsum has been the industry’s standard dummy text ever since the 1500s, when an unknown printer took a galley of type and scrambled it to make a type specimen book.

It has survived not only five centuries, but also the leap into electronic typesetting, remaining essentially unchanged.