İNGİLİZ BURNU
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
Eski Foça’ dayız.
Konaklamak için İngiliz Burnu’ na gidiyoruz.
Ortalık oldukça sakin görünüyor. Denize çok yakın bir yere yerleşiyoruz.
Köfte, patates hazırladım. Yemekten sonra tavla oynadık.
Gün batımı harika idi.
Ne yazık ki bu keyfimiz çok sürmedi.
Hemen dibimize bir araba yanaştı. ( Nedense onca boş yer olmasına rağmen, bir karavanın dibine yanaşıyorlar)
Bütün camlar açılarak bangır bangır bağıran bir müzik başladı. Arabada 2 erkek ve bir genç kız vardı. Aralarında geçen konuşmalar, anlatılamaz ve duymaya bile katlanılamaz şekildeydi.
Kimdir bu genç kız? ailesi nerededir? kızlarının böyle bir ilişkiler yumağına düşmesine nasıl izin vermişlerdir?
Kim bilir ne badireler içinde sürüklenmektedir?
İstemeden de olsa kulağıma dolan bu konuşmalar, bu kayıp yaşam öyküleri gözlerimin dolmasına yol açtı.
Bir yandan içen, bir yandan bağrışan bu insanlara daha fazla tahammül edemedik, toparlanıp, burnun diğer tarafına geçtik.
Bu sefer arkamızda, çadır kurmuş, tatil yapan 4 tane delikanlı vardı. Bunlar da genç işte.
Hemen tanışıp tatlı bir sohbete daldık. Bursa’ lı imişler. Çadır ile konaklayabilecekleri yerler hakkında konuştuk. Yemeklerimizi paylaştık. Onlar yarın sabah gidiyorlar, biz 1 gün daha kalacağız.
Huzurlu bir gecenin ardından, sabah sezonun ilk deniz sefasını yaptık. Ardından şezlonglara uzanıp kitaplarımıza gömüldük.
Yarın sabah erkenden yola çıkmak istiyoruz.
İstanbul’a dönüş vakti geldi de geçiyor.
Sabah uyandığımda sevgilim karavanda yoktu. Biraz sonra geldi ve şu inanılmaz cümleyi kurdu.
“Bizi burada hapsetmişler. Çıkış yolunu kapatmışlar”
Saat sabahın 07.00 si. Kimi arayabiliriz ki? Nasıl böyle bir şey olabilir ki?
İnsan bir yerin çıkışını kapatırken, içeride kimse olup olmadığına bakmaz mı?
Muhtemelen bu işgüzarlığı gece yarısı yaptılar.
Ben, saat 08.30’u beklemeyi ve belediye başkanı dahil herkesi ayağa kaldırmaktan yanayım. Sevgilim ise bunun gereksiz bir hamle olduğunu, birilerine ulaşsak bile, yolu açmalarının öğleden sonrayı bulacağını söylüyor.
Sonunda kazanan O oluyor.
Karavanı deniz tarafından, kumsaldan geçirmeyi planlıyor.
Sahile, kuma saplanmamak için, büyük taşlar yerleştiriyor. Arabadaki bir çok şeyin kırılmasını göze alıp, hız alıyor ve kumsala sürüyor karavanı.
Neyse ki kazasız belasız atlatıyoruz bu durumu.
Böyle bir olay yurt dışında başınıza gelseydi ne olurdu diye sakın düşünmeyin.
Asla olmazdı bence.
Ama burası Türkiye, sürprizlerle dolu…………….