KIRIK AYAK İLE GÜNLÜK YAŞAM
- 2
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
Ayağım kırılalı tam 2 ay oldu. Dile kolay tam 2 ay.
İnsan oğlu çok enteresan bir varlık. Her koşulda yaşamayı öğreniyor. Önceleri ne yapacağım diye kara kara düşünürken, yavaş yavaş duruma uyum sağlamaya başladım.
Küçükken bir yeri kırılmış arkadaşlarıma özenirdim. Herkes onların alçılarının üzerine resim yapar, yazı yazardı. Fakat başıma gelince hiç de özenilecek bir yanı olmadığını anladım. Şimdi ise yaşadığım süreci görünce, “Allah düşmanıma vermesin” diyorum.
Alçılı bir ayakla yaşamanın zorluklarını, ancak yaşayınca öğreniyorsunuz.
Öncelikle biz 3 katlı bir evde yaşıyoruz. En alt kata inmem mutlaka gerekmese de – çünkü orada misafir yatak odası, çamaşırhane gibi mekanlar var- 2 kat arasında inip çıkmam gerekiyor.
Ayağım alçıya alındığı gün, koltuk değnekleri ile yürümeyi beceremediğimi görüp, bir walker satın aldık. Böylece iki elimle tutunup, bir ayağımı basmadan zıplayarak ilerlemeyi başardığımı gördüm.
Merdivenlere gelince, oturarak inip çıkmaya başladım. İlk başlarda çok zorlandım ama, zamanla alıştım.
Sonra bir arkadaşım tekerlekli bir yürüteç verdi. İşte bu alet hayatımı kurtardı.
Şöyle bir sistem kurduk evde.
Üst katta, yatak odası, giyinme odası, banyo üçgeninde walker kullanmaya başladım. Banyo yaparken, alçı ıslanmasın diye bir naylon torba ile sarıp, bantladık. (Küvete girip çıkmak için eşimden destek almak zorundaydım ) Giyinme odasının tam ortasına, bütün dolaplara erişebileceğim şekilde bir puf yerleştirdik. Böylelikle giyinme işini de halletmiş olduk. Merdiven inip çıkmayı ise oturarak yapabiliyordum. ( Bu arada aşağıya inerken sorun yok ama, yukarı çıktığımda ayağa kalkmak için, mutlaka yardım gerekiyor) Aşağı indiğimde ise, beni tekerlekli bir yürüteç bekliyordu. Mutfağın ortasındaki masayı da kaldırınca, geniş bir hareket alanına sahip oldum.
Böylelikle mutfak, salon, teras üçgeninde günümü geçirmeye başladım. Çok zorda kalır, en aşağı inmek istersem diye de, alt kat merdivenlerinin bitim yerine koltuk değneklerini koyduk. Neden alt kata inmek isteyesin ki diye sormayın. İnsan evini özlüyor, her yerini görmek istiyor doğrusu.
En zoru ise, hem bu aletleri idare etmek, hem de elinizde bir şey taşımak. İşte bu noktada sevgilim, yürütecin önüne bir sepet yerleştirdi. Böylelikle eşyalarımı ( telefon, kitap, örgü) içine koyabildim.
Bir yere gideceğim zaman, terastan 3 basamak ile bahçeye zıplayarak inmek, bahçede walker kullanmak, bahçe kapısından arabaya kadar da 2 basamak hoplamak yeterli oldu. Böylelikle evde kapalı kalmaya mahrum olmadım.
Dışarı çıktığımız her seferde, bu tekerlekli yürüteci nereden aldığımızı sordular. Arkadaşım Almanya’dan getirtmiş, ama benzerleri Çapa Hastanesinin karşısındaki medikallerde de satılıyormuş. Hem kendinizin ayağınızın üzerine ağırlık vermeden dolaşmanızı, hem de üzerine oturduğunuz zaman, birinin sizi yollarda dolaştırmasına imkan sağlıyor.
2 gün önce nihayet alçım çıktı. Çekilen MR da kemiğin kaynadığı anlaşıldı. Her şey yoluna girdi diye tam sevinirken, ayağım tekrar şişti. Tekrar doktordayız.
Sonuç; Kırık-alçı alerjisi.
Kırık ve ameliyatlardan sonra, gerek travmanın etkisiyle gerekse uzun bir süre hareketsizliğe bağlı olarak gelişen, toplar damar tembelliğine bağlı olarak ayak veya bacaklarda görülen şişlik.
Ancak bazı kişilerde ortaya çıkan bir durum. Şans işte, o da beni buldu.
Tedavi; 24 saat giyilecek orta basınçta varis çorabı, yürümek, masaj, sıcak-soğuk banyo
Bu arada varis çorabını öyle hemen gidip satın alamıyorsunuz. Bilek, baldır, diz boyu ölçüleri gerekiyor. Buna göre ısmarlanıyor. Biz 165.- ya aldık. Giydiğim en pahalı çorap doğrusu. Çok sıkı olduğu için çok zor giyiliyor. Rahatça giymenize olanak sağlayan eldiveni ise, kutudan çıkmıyor. Gümrükte, ikinci bir parça mal kabul edildiğinden içinden alınıyormuş. Ne diyeyim, burası Türkiye…….
Kendimi, birinin elindeki woodoo bebeği gibi hissediyorum. Sanki biri elindeki iğneyi bir yerimden çıkarıp, başka bir yerime saplıyor gibi.
Anlaşılan biraz daha sabır gerekiyor…..