MÜGE ANLI İLE TATLI SERT
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
Sabahları vakit buldukça, Müge Anlı ‘ nın televizyonda yayınladığı programa takılıyorum.
Bilmeyenler için söyleyeyim. Kayıpların arandığı, faili meçhul cinayetlerin çözüme kavuşturulmasına çalışılan bir program bu.
Sabah kuşağı, kadın programı, vakit kaybı gibi şeyler söylediğinizi duyar gibiyim, ama hiç katılmıyorum.
Öncelikle kayıp kişilerin bulunması için çok önemli bir araç. Programa gelen mail ve telefonlara bakılırsa, inanılmaz bir seyirci kitlesi var. Bu seyirciler, kayıp kişilerin bulunması için, Türkiye’nin her tarafından telefon yağdırıyorlar. Genellikle de başarılı oluyorlar.
Geçen sene Kanada Vancouver’ da bulunduğum sırada, 7 yaşlarında bir kız çocuğu kaybolmuştu. Bir anda bütün şehir harekete geçti. Tüm yerel televizyonlar, radyolar kayıp duyurusu yapmaya başladılar. Şehrin her tarafına sefer yapan belediye otobüslerin önündeki-hangi bölgeler arası çalıştığını belirten yazıların geçtiği- ışıklı panolarda da bu ilanlar yayınlandı. Sonuçta akşam olmadan çocuk bulunmuş oldu.
İkincisi, programda olaylar o kadar ince ve uzun süre işleniyor ki, olay sırasında konuşmayanlar bile, programın seyri sırasında, belki sinirden , belki de vicdan azabından yayına bağlanıyorlar.
Belki de emniyete gidip ifade vermekten daha belasız olduğu için. Çünkü isimlerini bile vermek zorunluluğu yok, telefona bağlanmak için.
Üçüncüsü ise, bu tarz programların, toplumun sosyal yapısını göstermesi açısından adeta bir ayna görevi görmesi.
Son zamanlarda ise,beni şoka uğratan bir olayla uğraşıyorlar.
Nevşehir’ de 1 Aralık 2012 tarihinde ,11-12 yaşlarında Nezen isimli bir kız çocuğu kayboluyor. Ailesi bu programa çocuklarının bulunması için başvuruyor. Zaman içinde ne yazık ki kızın öldürülmüş olduğu anlaşıldı.
Beni asıl şaşırtan ise ailenin tutumu.
11 yaşındaki bu kız çocuğunu hiç kimsenin umursamaması.
Cebinde parası var, kimse nereden buluyorsun diye sormuyor.
Geceleri dışarı çıkıyor, anne baba haberimiz yok diyor.
Kolunda morluklar var, ailesi hatta komşuları dövüyor.
Hap kullanıyor, komşular anlatıyor.
Facebookdan erkeklerle arkadaşlık kuruyor, babanın durumu ondan beter?
Çok kısaca yazıyorum bunları, çünkü yazarken bile sinirim kalkıyor.
Ben her zaman bir şey söylerim.
“Çaydanlık bile alsanız, içinde kullanma kılavuzu vardır. Oysa bir çocuk sahibi olduğunuzda, yanında hiç bir şey vermezler.”
Tamamen içgüdülerle yetiştiririz. Hem bebeklerin bir standartı da yoktur. Hepsi birbirinden farklıdır.
Araba kullanmak için ehliyet gerekir,her şey için kurslar var. Sonunda yetkin olduğunuza dair sertifika veriyorlar.
Çocuk sahibi olmak için, hiç bir yetiye ya da beceriye sahip olmanız gerekmiyor. Akıl sağlığınız yerinde olmayabilir, hatta sapık bile olabilirsiniz. Yeter ki isteyin…………..
Bütün bunların yanında “En az 3 çocuk yapın” kampanyası var.
Hangi 3 çocuk?