RUHBAN OKULUNDA HIDRELLEZ
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
Mayıs ayı İstanbul’da ada zamanıdır.
Bu sene hıdrellez için adada çeşitli etkinlikler düzenlendi.
Bunların içinde bir tanesi beni özellikle çok heyecanlandırdı.
SO DUO konseri.
İşte konserin duyurusu………….
Bu ikiliyi tanımanız için size kısa bir bilgi vermek istiyorum.
Bu sene beşincisini yapacağımız Adalar Hıdır-Ellez Şenliklerimiz’in açılış konseri Heybeliada Ruhban Okulunda Sumru Ağıryürüyen ve Orçun Baştürk’ün – SO Duo Projesi
Tüm etkinliklerimiz ücretsizdir.
SO Duo
Sumru Ağıryürüyen – ses, oyuncaklar
Orçun Baştürk – davul, perküsyon, harmonyum, panduri, dombra, ses
Sumru Ağıryürüyen ve Orçun Baştürk’ten oluşan SO Duo, iki müzisyenin gelenekselden avangarda farklı türlerdeki deneyim ve ilgilerinden beslenerek “derin” doğaçlama hattını izleyen yeni bir projesi. Türkiye’de yıllardır iz bırakan topluluk ve projelerde yer alan Sumru ve Orçun, 2013’ten bu yana birlikte yol alarak Konjo, Sappho, Black Sea-Balkans Line gibi doğaçlamadan geleneksele farklı projelere imza attılar.
Sumru diğer türlerde ses getiren çalışmalarının yanı sıra Türkiye’nin özgür doğaçlama alanındaki ilk kadın seslerinden biri olarak dikkat çekerken, Orçun kendine özgü güçlü müzik diliyle hem önde gelen bir davulcu hem de ozan ve besteci olarak tanınıyor. İkili ayrıca ses çıkarmanın ve dinlemenin önemi ve doğaçlama alanında atölyeler düzenliyor.
Bir yerde rastlarsanız kaçırmayın derim. Bu ikiliyi dinlemek bir yana beni asıl heyecanlandıran bölüm, bu konserin Heybeliada Ruhban okulunda olmasıydı.
Normal zamanda kapalı olan Ruhban okulunun içini görmek için konser bulunulmaz bir fırsattı.
Saat 16.00 vapuru ile Heybeliada’ ya ulaştık.
Bizi adada bir duvara asılı hıdrellez duası karşıladı.
Bir şeyler atıştırdıktan sonra ada sokaklarında yavaş yavaş ilerledik.Her taraf çiçekler içindeydi.
Ruhban Okulu Heybeli Adada bir tepeye kurulu. Yokuşu tırmanmaya başladık. Etraf mis gibi kokular yayan limon ağaçları ile doluydu.
Yokuşun sonunda tüm heybeti ile bizi Ruhban Okulu karşıladı.
( 1844’te Ortodoks din adamı yetiştirmesi için açıldı, 1971’de kapatıldı. 38 yıldır kapalı olan Heybeliada Ruhban Okulunun kapısını, en son Obama araladı.)
Dönümlerce bakımlı bahçesi ile denize karşı uzanan okul bende inanılmaz bir huzur hissi yarattı.
Saat 20.00 de başlayacak konseri bekleyenler batan güneşle birlikte bahçenin keyfini çıkarıyorlardı.
Bahçenin düzenlenmesinde iki farklı yaklaşımdan esinlenildiğini panolardan öğrendim.
Öğrendiğim kadarı ile de kendimi İngiliz stiline daha yakın buldum doğrusu.
Birden bugün için bir dilekte bulunmam gerektiğini hissettim. Ben küçükken annem, hıdrellez günü, gül ağacının dibine arzu ettiği şeyi taşlardan yapardı.
Önümde inanılmaz sayıda gül ağaçları uzanıyordu ve istemediğim kadar da taş vardı.
Çok benzemese de bir gül ağacının dibine kendi tarzıma uygun bir ev yaptım. Bununla da yetinmeyip, bir kağıda isteklerimi sıralayarak, HADİ HAYIRLISI diyerek başka bir ağacın dibine gömdüm.
Birazdan da konser için kapılar açıldı.
Girdiğimiz müthiş akustiği ve mimarisi olan salonda, duvarlarda, bu okulda teoloji eğitimi veren kişilerin fotoğrafları asılıydı.
Konser izleyenlerin yanlarında çocuklarının olması, gürültü açısından başlarda beni korkutsa da, bu korkunun yersizliğini çok geçmeden anladım.
Dünyada hiç duymadığım, eski Türk dillerinde söylenen ninnilere çocuklar bile eşlik etti.
Su sesleri üzerine yapılan müzik ise meditasyon gibiydi.
Konserin ortalarına doğru, dolaştırılan sepete herkes dileklerini yazıp bıraktı.
Konser sonunda sepetteki bu dileklerin okunması ile yapılan doğaçlama müzik ise olağanüstüydü.
Akşam dönüş vapurunu beklerken hissettiğimiz en yoğun duygu ise huzurdu.