SORGUN – HAYAT KAMPİNG

Sabah rutin hazırlıklarımızdan sonra 9:30 gibi yola çıktık.

Genelde yola çıkacağımız zaman kahvaltı etmiyoruz, yollarda çorba içmekten çok keyif alıyoruz. Daha doğrusu bu alışkanlığı ben film prodüktörlüğü yaparken edindim. İstanbul dışı çekimlerde, sabahın köründe kahvaltı bulmak zor olduğundan çorba içerdik. Çünkü her yerde mutlaka çorbacı vardır. Zaman içinde sevgilim de alıştı bu kahvaltı çeşidine.

                            

Yol boyunca yol yapım çalışmaları var. Şimdiye kadar yol bakımı görmediğim hiç bir gezi hatırlamıyorum. Sonunda Sorgun’a ulaşıyoruz. Titreyen Göl tabelasını görüp sapıyoruz. Ama ilginç bir şey yok. Burada kalamıyoruz.

Karavan ile nerede konaklayabileceğimizi araştırıyoruz. İkimiz de en aşağı 20 sene önce gelmişiz Sorgun’a. Bizim hatırladığımız deniz kıyısında, çam ormanları içindeki kamp yerini sorguluyoruz.

Hayat Kamping’ den bahsediyorlar.

15:30 gibi Hayat Kamping’e  ulaşıyoruz.

İnanılmaz güzel bir kamp alanı ile karşılaşıyoruz. Belediye işletiyor. Ormanın içini çok güzel düzenlemişler. Girişten itibaren tabelalar var. Çadırlar ve karavanlar için ayrı yerler ayırmışlar.

Her karavan için kendine özel  su muslukları ve elektrik bağlantı yerleri yapmışlar.

      

 

Tesisin içinde ayrıca otel de var. Gecesi ise her şey dahil 30 ₺. Hemen yerleşiyoruz.

 

      

 

Bishop da durumdan memnun gözüküyor.  Etrafta ilginç araçlar var. Herkes birbirinin aracını inceliyor.

Basket sahası ve tenis kortu bile var.  Kampın yan tarafından nehir geçiyor. Gezi tekneleri buradan yola çıkıyor.

Leylekleri havada gördük. Hadi bakalım bu yıl ne kadar gezebileceğiz ?

         

Çamaşırhane, mutfak, duş tuvalet bölümleri de ihtiyaca cevap verecek şekilde.

Yan tarafa park etmiş olan aileye , Anamur’ da kızların serasından topladığımız meyvalardan ikram ediyoruz.

Karşılığı gelmekte gecikmiyor. Nefis kek dilimleri.

Böylece Mehmet- Mürşide çifti ile tanışmış oluyoruz.
Mehmet Bey emekli. 2 oğulları ve torunları var. İstanbul’ da oturuyorlar. 10 yıldır karavanla geziyorlar. Aşağıda gördüğünüz araç onların. Koltukları yatak oluyor. Arka tarafta küçük bir mutfakları, mutfağın altında da kasetli tuvaletleri var. Kıyafetlerini falan ön koltuklara koyuyorlar.
Mürşide hanım namazında niyazında ama denizine de giriyor, içki masasına da oturuyor.
Onların tarzında bir araçta yaşamak benim için biraz zor gözüküyor ama , onlar çok mutlu.
Daha çok yaylaları gezdiklerini anlatıyorlar.

Küçük bir fino Bishop’un korkulu rüyası haline geldi. Bedeninin 10 katı sesler çıkararak, boyuna posuna bakmadan gördüğü  her yerde Bishop’u kovalamaya başladı. Mesut -Barbara çifti diğer komşumuz. Mesut öğrenci iken Almanya’ ya gitmiş. Barbara ile evlenmiş. Bir kızları var. Yazın Türkiye’de kışları ise Tayland’da yaşıyorlar.

Biz ise İstanbul’ da biraz bohem  yaşayan, asıl işlerimiz dalış eğitmenliği ve film prodüktörlüğü olmasına rağmen artık ev alıp- yapıp satan, bir oğulları olan bir çiftiz.

Komşularla bira içip muhabbet ediyoruz.

Ertesi sabah erkenden denize girdik. Çok dalgalıydı. Hiç zevk vermedi.
Kahvaltıdan sonra çamaşır yıkadık. Makinaları kullanmak için ücret ödemedik.

Kitabımı alıp çimlere uzanıyorum ve kendimi inanılmaz huzurlu ve mutlu hissediyorum.

Komşu muhabbeti oldukça ilerledi, akşam yemeği hep birlikte yemeğe karar verdik.
Herkes bir şeyler hazırlayacak. Mehmet ve Mürşide odun ateşinde kuzu etli güveç yapacaklar. Aramızda para topluyoruz, Mesutlar alışverişe gidiyor.

Ben kısır ve zeytinyağlı kabak yapıyorum. Sevgilim balık çorbası hazırlıklarına başlıyor. Laf aramızda çok da güzel yapar. Artık balıkları ayıklarken gözlük takıyor ama, bu da ona çok yakışıyor bence.

                               

Herkes kendi masa, sandalye ve tabak çatal, bardaklarını getiriyor. Mesutlar da avokadolu sandviçler yapmışlar.

      

 

Gecenin sonlarına doğru genç bir çift daha katılıyor masamıza. Kız İspanyol, çocuk Sırp. Yanlarında tasma taktıkları iki adet kedileri ile birlikte seyahat ediyorlar. Çok az paraları var. Arabalarının kaloriferleri bozuk. 2 defa yangın tehlikesi atlatmışlar. Türkiye’ den  de Sibirya’ya gidecekler. Kendi yaptıkları içkiyi getiriyorlar masaya. Ben çok beğeniyorum. Şişenin kalanını bana hediye ediyorlar. Gecenin sonlarına doğru başka bir karavandan helvalar geliyor ikram olarak.

Şarkılar söyleyip, dans ediyoruz ağaçlar altında.

Bugün de böyle geçiyor. Bizim de artık yol arkadaşlarımız var. Diğerleri burada kalmaya devam edecekler ama biz yarın yola çıkmayı planlıyoruz.

Yola çıkalı 10 gün oldu bile. Zaman inanılmaz hızlı akıyor…..

 

 

 

E-bültene Abone Ol Merak etmeyin. Spam yapmayacağız.

Yazar

Gönül Gökalp

İlgili Yazılar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Login for fast comment.

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

No More Posts

Register

OR

Do you already have an account? Login

Login

OR

Do not you have an account yet? Register

close

Bültene Kayıt Ol

About Us

Lorem Ipsum is simply dummy text of the printing and typesetting industry. Lorem Ipsum has been the industry’s standard dummy text ever since the 1500s, when an unknown printer took a galley of type and scrambled it to make a type specimen book.

It has survived not only five centuries, but also the leap into electronic typesetting, remaining essentially unchanged.