ZAMANSIZ YAŞAMAK
- 1
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
Köyde yaşamaya başlamışsanız eğer, ilk öğrenmeniz gereken şey, saate bağlı yaşamayı unutmak.
Yıllar önce, aşağı yukarı eş zamanlarda Hindistan’a giden iki arkadaşımdan gezi izlenimlerini dinlemiştim. Biri çok beğenmiş, diğeri nefret etmişti. Biri inanılmaz deneyimler yaşarken, diğeri neredeyse otel odasından dışarı çıkmamıştı.
Aralarında neden bu kadar görüş farklılığı olduğunu düşündüğümde, şunu anladım.
Hindistan’da olmaktan çok hoşlanan, kendini oranın şartlarına ve akışına bırakmıştı. Kendi alışkanlıklarını gittiği yere taşımamış, kendini bırakmış, bulunduğu yer ile birlikte akmaya başlamıştı.
Köyde yaşamaya başladığımdan beri, sıklıkla bu durumu hatırlıyorum.
Çünkü burada konuşmalar genellikle şöyle geçiyor:
- Sabah gelirim.
Bu sabah 08.00 ile akşam 18.00 saatleri arasını kapsayan bir zaman dilimi anlamına geliyor.
- Cuma uğrarım.
Hiç gelinmiyor ve telefon bile edilmiyor.
- Birazdan size bir çay içmeye uğrayacağım.
Çay demleyip, beklemek ile geçirilen saatler ile kalıyorsunuz.
Bunun gibi yüzlerce örnek sayabilirim. Köyde saatlerin ve randevu verilmesinin hiç bir anlamı yok. İşin garip olan tarafı, ben Kozak yaylasında yaşayanlar kadar, çok fazla telefonla konuşan, elinden telefon düşürmeyen bir topluluk görmedim. Sanki herkes bir şirkette CEO. Aklınıza gelebilecek her konuda, sürekli telefon ediyorlar birbirlerine.
Telefonla tek yapmadıkları şey “gelemeyeceklerini haber vermek” veya “kaçta geleceklerini söylemek”
İlk taşındığımızda bu duruma çok sinirleniyordum, uyarmaya, bu konuda eğitmeye, konu hakkında konuşmaya, kısaca her yola başvurdum. Tüm söylenmelerim, “suların çinko kaplı damlardan akıp gitmesi” gibi, hiç bir etki yaratmadan kaybolup gitti.
Sonunda Hindistan örneğini hatırladım.
Artık ben de sinirlenmeden burada yaşamanın yolunu buldum. Hiç kimsenin zamanla ilgili söylediği şeyleri ciddiye almıyorum. Kendi adıma zaman sınırlaması yapmıyorum, Onların verdiği randevu saatlerini de umursamıyorum.
Kendini bulunduğun yerin akışına kaptırmak, orası ile birlikte akıp gitmek, tam da bu olsa gerek.