ALAGÖL-MAGIC LAKE

Ortaca tarafından feribota binerek Köyceğiz tarafına geçince harika bir yol ile karşılaştık.

         

 

Sultaniye kaplıcaları yazan kavşaktan sola, Çandır’a doğru döndük. Bu dönüşün belli bir anlamı yok, sadece içimizden öyle geldi.

Sultan Palas otelin önünden devam ettik.

                     

28 rakımlı Çandır’a ulaşınca elimizde 2 seçenek olduğunu gördük. Ya feribot iskelesi tarafına ya da sadece iskele yazan tarafa dönecektik.

Tercihimizi iskeleden yana kullandık.

Allah’ın sevgili kulları imişiz ki adeta bir cennete düştük.

      

      

      

Çandır Köyü’nün iskelesinde gezi tekneleri sıralanmış. Bu tekneler, İztuzu’na yanaşan yatlara hizmet veriyormuş.  Yat müşterilerini alıp Dalyan’a ve Çamur banyosuna taşıyorlarmış.

Burası Alagöl.

Nam-ı diğer Magic lake.

Ben hayatımda adı ile bu kadar uyumlu bir yer görmedim. Tek kelime ile bayıldım.

      

      

Hemen bu muhteşem gölün kenarına yerleştik. Tekne sahipleri bize su ve elektrik bağlantısı sağladı.

Ve böylece benim için gerçekten sihirli bir yaşam başlamış oldu.

Sabah gözümü açtığım anda gördüğüm manzara her seferinde içimin mutlulukla dolmasına yetiyordu.

                     

Bir gün doğumu ancak bu kadar güzel olabilir. Etraf o kadar sessiz ki, kendi nefes alış verişinizi duyabiliyorsunuz.

 

Adeta ömrümün geri kalan her gününü burada yaşayabilirim gibi hissediyorum.

Göl, tekneler, kaya mezarları ve biz……..

Bir sabah iskeleye açılan ağaçlıklı yoldan, koşarak gelen bir köpek gördük.

Ve böylelikle de Alice ile tanıştık.

 

      

Alice 15 yıldır Çandır’da yaşayan bir Hollandalı.

15 yıl önce Dalyan’a tatile gelmiş. Civarı gezmiş, yolu Çandır’a düşmüş. O kadar sevmiş ki, ülkesine dönmüş, evini satmış, her şeyi toparlamış ve gelip Çandır’a yerleşmiş. Ayrıca köyde 2 tane de İngiliz aile varmış.

“Göl, deniz, dağ, doğa. Daha ne isteyebilirim ki?” diyor. “Ayrıca bu nefis yerde sadece 300 € gibi bir para ile geçinebiliyorum” diye ilave ediyor.

Bir yabancının  Türkiye’de yaşayabilmesi için, bir ikametgah adresi ve bankada biraz parası olmasının yeterli olduğunu öğreniyorum bu arada.

Haftada 1 gün tekne ile koylara çöp toplamaya gidiyormuş. O bu konudan şikayet ederken, ben çok utanıyorum.

Burada bir köpek edinmiş kendine. ” Minyatür kangal” diyor. Köpek de artık Hollandalı bence, Türkçe komutlardan pek bir şey anlamıyor.

Böyle yerlere geldiğimiz zaman ” karavanda bir yaşam geçirme kararını verdiğimiz için” şükrediyorum. Düşünsenize, eğer bir karavanınız yok ise, burada geceleme şansınız yok demektir. İşte bunu bilmenin keyfi, bambaşka bir şey.

 

         

Günler geçiyor ve ben buradan hiç ayrılmak istemiyorum. Bishop da burada çok mutlu. Koşuyor, suya giriyor, bazen de böyle çamurdan çoraplar giymiş olarak dönüyor geriye.

Artık alışkanlık haline gelen, Alice’in sabah kahvesi ziyaretlerinden birinde, bize, Mehmet Varol‘dan ve orman içindeki bir doğal sıcak su kaynağından bahsetti.

Bu laflardan sonra, motosiklet ile çevre gezisine çıkma vaktinin geldiğine karar verdik.

E-bültene Abone Ol Merak etmeyin. Spam yapmayacağız.

Yazar

Gönül Gökalp

İlgili Yazılar

5 yorum

Atila Gülenay  -  6 Aralık 2018 at 19:28

muhteşem, ilk fırsat da bu Alagöl keşfi yapılacak, teşekkürler..

Yanıtla

Mutlaka görün derim

Yanıtla
Pınar Önder  -  6 Aralık 2018 at 20:09

Harika görünüyor! Yazılarınızın ve turların devamını bekliyoruz, okumaktan ve fotoğraflardan da olsa bir nebze de olsa gittiğiniz yerleri görmekten heyecan duyuyorum. Sevgiler

Yanıtla

Çok teşekkürler canım

Yanıtla

Harika bir paylaşım,teşekkürler

Yanıtla

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Login for fast comment.

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

No More Posts

Register

OR

Do you already have an account? Login

Login

OR

Do not you have an account yet? Register

close

Bültene Kayıt Ol

About Us

Lorem Ipsum is simply dummy text of the printing and typesetting industry. Lorem Ipsum has been the industry’s standard dummy text ever since the 1500s, when an unknown printer took a galley of type and scrambled it to make a type specimen book.

It has survived not only five centuries, but also the leap into electronic typesetting, remaining essentially unchanged.