SAKAR GEÇİDİ
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
Havalar soğudu.
Daha aşağılara inmeye karar veriyoruz.
Ama önce köpeğimize mama almamız gerek. Çok alerjik bir yapıya sahip olduğundan sadece somonlu mama yiyebiliyor. Aydın’da buluyoruz. Aydın’ da trafik çok sıkı. Yol kenarında 5 dakika bile durmamıza izin vermiyorlar. Neyse birimiz arabada beklerken, diğeri İnternet’ten bulup, telefon ettiğimiz, bir pet shop’a bir koşu giderek mama işini hallediyor.
Bu arada bizi görüp, kendisinin de karavancı olduğunu belirtip, bir ihtiyacımız olup olmadığını soran bir beyefendi ile tanışıyoruz.
Bayır mevkiinde Opet ‘te duruyoruz. Geceyi burada geçirip geçiremeyeceğimizi soruyoruz.
Banyo yapıp yatıyoruz. Gece ana yoldan geçen arabaların sesi ninni gibi geliyor.
Sabah erkenden benzinimizi alıp yola çıktık. Kahvaltıyı yolda yapacağız.
Bayır’ın içine girip fırın aradık. Bir bakkalın önündeki çocuğa nerede fırın bulacağımızı sorduk.
Çocuk bakkalın çırağı imiş. Hemen ” Bizde hem taze ekmek hem de çıtır çıtır simitler var” dedi.
İyi pazarlamacı bu çocuk, bakkala ” bu çocuğu elinden kaçırma sakın” diyorum.
Şimdi kahvaltı edecek güzel bir yer bulmalıyız. Yolda rüzgar türbininin kanatlarının depolandığı bir yerden geçiyoruz. Sakar dağına tırmanıyoruz. Manzara muhteşem.
Hemen park ediyoruz. Fakat arabadan inince, aşağısının çöp denizi gibi olduğunu gördük. Yarım metre ileride bir çöp konteyneri olmasına rağmen, insanlar tüm çöplerini aşağıya atmış.
Çay, taze simit ve peynirden ibaret kahvaltımızı, bu harika görüntüye karşı yapıyoruz. ( Allahtan aşağıya atılmış çöpleri pencereden görmüyoruz)
“Keşke dün gece burada kalsaydık” diye konuşuyoruz. Bir daha ki sefere burada mutlaka bir gece geçirmeye karar veriyoruz.
Toparlanıp, Sakar’ dan inmeye başlarken “Eğer karavanımız olmasaydı, bütün bu maceraları hiç yaşamayacaktık” diye düşünüyorum.
Öyle değil mi?
Normal şartlarda kim bir benzincide uyur veya kim dağ tepesinde sabahlamayı düşünür?